Kayıtlar

Şubat, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Boşanma Süreci: Hukuki Ve Duygusal Açıdan Bir İnceleme

Resim
Boşanma süreci, birçok çift için zorlu bir deneyim olabilir. Hem hukuki hem de duygusal açıdan karmaşık olan bu süreç, evlilik birliğinin sona erdirilmesini içerir. Boşanma sürecinin adım adım nasıl işlediğini anlamak, hem hukuki haklarınızı korumanıza yardımcı olacak hem de duygusal olarak daha sağlıklı bir geçiş yapmanıza imkan tanıyacaktır. Boşanma süreci, çiftlerden birinin boşanma davası açmasıyla başlar. Bu aşamada, boşanma nedenleri ve talepler belirtilir. Hukuki belgelerin doğru ve eksiksiz doldurulması, ilerleyen aşamalarda yaşanabilecek sorunları minimize etmek açısından önemlidir. Süreç, çoğu durumda taraflar arasında müzakere ile başlar. Mal paylaşımı, velayet düzenlemeleri ve maddi konular gibi konularda anlaşmaya varılması hedeflenir. Uzlaşma sağlandığında, mahkemeye sunulacak anlaşma metni hazırlanır. Anlaşmaya varılamadığı durumlarda ise çekişmeli boşanma davası açılır ve mahkeme süreci başlar. Taraflar, hakim karşısında görüşlerini sunarlar. Mahkeme, delilleri değerl...

Fitness ve Sosyal Medya: Gösteri, Onay ve Bedenin Dijital Temsili

Resim
Günümüzde fitness yalnızca fiziksel bir aktivite değil, aynı zamanda dijital çağın estetik ve kimlik üretim süreçlerinin merkezinde yer alan bir gösteri alanı hâline gelmiştir. Sosyal medya, bu süreci hem hızlandırmakta hem de şekillendirmektedir. Özellikle Instagram ve TikTok gibi görsel odaklı platformlar, bireylerin bedensel dönüşümlerini belgelemeleri ve bu dönüşümleri birer "başarı hikâyesi"ne dönüştürmeleri için önemli mecralar sunmaktadır. "Önce-sonra" fotoğrafları bu anlatının belki de en çarpıcı unsurlarından biridir. Bireyler, belirli bir zaman diliminde geçirdikleri fiziksel değişimi görselleştirerek kendilerini hem ödüllendirmekte hem de dijital izleyici kitlesinden onay beklemektedir. Bu tür içerikler, kişisel çaba ve disiplinin kamusal alanda ödüllendirildiği bir performans biçimine dönüşmektedir. Fitness pratiği, sosyal medyada yalnızca bir sağlık veya yaşam tarzı tercihi olarak değil, aynı zamanda dijital ortamda statü elde etmenin bir aracı olarak ...

Kadına Şiddet: Toplumsal Bir Sorun İncelemesi

Resim
Günümüzde kadına şiddet, dünya genelinde önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Kadına şiddet, fiziksel, psikolojik, cinsel veya ekonomik şekillerde gerçekleşebilir ve her seferinde toplumsal bütünlüğümüzü zedelemektedir. Kadına yönelik şiddetin çok boyutlu niteliği, yalnızca bireysel mağduriyetlerle sınırlı kalmayıp aynı zamanda sosyal dokuya da zarar vermektedir. Şiddet eylemleri, toplumsal güveni sarsmakta ve bireylerin kamusal yaşama katılımını sınırlamaktadır. Fiziksel şiddet, kadınların yaşam hakkını doğrudan tehdit ederken; psikolojik şiddet, bireyin özsaygısını ve ruhsal bütünlüğünü derinden sarsar. Cinsel ve ekonomik şiddet ise kadının bedenine ve ekonomik özgürlüğüne yönelik sistematik bir tahakküm biçimidir. Bu tür şiddetin yaygınlığı, yalnızca bireysel davranışlarla değil, aynı zamanda yapısal eşitsizliklerle de bağlantılıdır. Dolayısıyla sorunun çözümü, hem bireysel hem kurumsal düzeyde müdahaleleri gerektirir. Kadına şiddet, bir kişinin cinsiyeti nedeniyle maruz kaldı...

Prof. Dr. Orhan Türkdoğan: Türk Sosyolojisinin Hafızası Sonsuzluğa Uğurlandı

Resim
2 Şubat 2024 Cuma günü, Türk sosyoloji camiası derin bir acı yaşadı. 96 yıllık ömrünü ilme, millete ve hakikate adayan duayen sosyolog Prof. Dr. Orhan Türkdoğan, Hakk’a yürüdü. Eyüp Sultan Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından ebediyete uğurlanan Türkdoğan, ardında yalnızca akademik metinler değil, aynı zamanda fikrî bir miras ve sosyolojik bir hafıza bıraktı. Gökalp Ekolünün Son Büyük Temsilcisi Prof. Türkdoğan, sosyolojik düşüncesini Ziya Gökalp, Mümtaz Turhan, Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu ve Erol Güngör çizgisinde temellendiren, bu çizgiyi hem teorik hem uygulamalı çalışmalarla 21. yüzyıla taşıyan bir düşünce adamıydı. Onun sosyolojisi; yalnızca saha araştırmalarına dayalı gözleme ve istatistiğe değil, aynı zamanda tarihsel bilinç, kültürel bağlam ve millet olma şuuruna yaslanıyordu. Sosyolojiyi bir laboratuvar değil, bir millet inşa aracı olarak gören bu yaklaşımı, onu Türkiye’nin çağdaş sorunlarına millî perspektiften çözüm arayan özgün bir ilim adamına dönüştürdü. Akademik v...