Türkiye’de Israrlı Takip Suçu ve Yaygınlığı

Israrlı takip (stalking), bireyin özel yaşamına sistematik ve sürekli şekilde müdahale edilmesiyle tezahür eden bir şiddet biçimidir. Türk Ceza Kanunu’na 2022 yılında eklenen 123/A maddesiyle açıkça tanımlanan bu suç tipi, mağdurun huzur ve sükûnunu bozmayı amaçlayan davranışların cezai yaptırıma bağlanması açısından önemli bir hukuki gelişmedir.  


Israrlı Takip Suçunun Hukuki Dayanağı

Israrlı takip suçu, 27 Mayıs 2022 tarihli 7406 sayılı Kanun ile Türk Ceza Kanunu’na eklenen 123/A maddesiyle düzenlenmiştir. Buna göre, bir kimseye ısrarla fiziken veya dijital yollarla takipte bulunarak huzur ve sükûnunun bozulmasına neden olan kişi hakkında, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Suçun çocuğa, ayrılık kararı verilen eşe veya hakkında uzaklaştırma kararı bulunan kişiye karşı işlenmesi hâlinde ceza bir kat artırılmaktadır.

Bu düzenleme, mağdurun yalnızca fiziksel güvenliğini değil, aynı zamanda psikolojik bütünlüğünü de koruma altına almayı hedeflemekte; böylece özel yaşamın dokunulmazlığı ilkesine işlerlik kazandırmaktadır. Israrlı takip suçunun suç tipi olarak tanımlanması, kadına yönelik şiddetin önlenmesine ilişkin uluslararası belgelerle de uyumludur.

Suçun Unsurları ve İspat Yükü

Israrlı takip suçunun oluşabilmesi için failin mağduru sistemli ve süreklilik arz eden biçimde takip etmesi, mağdurun huzur ve sükûnunun bozulması, ayrıca bu durumun mağdur tarafından fark edilebilir bir şekilde algılanması gerekir. Yargıtay kararlarında da görüldüğü üzere, suçun oluşumu için yalnızca mağdurun psikolojik etkilenmesi yeterli olmayıp, bu etkinin failin davranışlarından kaynaklandığının makul şüpheyi aşan biçimde ortaya konulması gerekmektedir.

Takip eylemi fiziksel olabileceği gibi telefonla arama, sosyal medya üzerinden mesaj gönderme, elektronik posta yollama veya mağdurun bulunduğu ortamlara tekrar tekrar gelme gibi dijital yöntemlerle de gerçekleşebilir. Bu noktada delil temini, özellikle dijital iletişim araçlarının kaydı yoluyla sağlanmaktadır.

Türkiye’de Israrlı Takip Suçunun Yaygınlığı

Türkiye’de ısrarlı takip suçu her ne kadar yeni düzenlenmiş bir norm olsa da, mağdur ifadeleri ve kolluk raporları incelendiğinde vakaların sayıca azımsanmayacak düzeyde olduğu anlaşılmaktadır. Kadın dernekleri, özellikle boşanma veya ayrılık süreçlerinde bu suçun yaygınlaştığına dikkat çekmektedir. Kadın Destek Uygulaması (KADES) verileri, ısrarlı takip vakalarının büyük kısmının daha önce şikâyet konusu edilmiş kişilere karşı gerçekleştiğini göstermektedir.

Özellikle kadınlar, sosyal medya, telefon veya mobil uygulamalar üzerinden gerçekleştirilen dijital takip eylemlerine sıklıkla maruz kalmaktadır. Bu tür eylemler çoğunlukla önce psikolojik baskı ve tehdit, ardından fiziksel saldırıya dönüşebilmektedir. Bu nedenle ısrarlı takip vakalarının yalnızca mevcut eylem olarak değil, aynı zamanda bir ön şiddet belirtisi olarak değerlendirilmesi gerektiği söylenebilir.

Uygulamada Yaşanan Sorunlar

Israrlı takip suçunun uygulamadaki en büyük zorluklarından biri, failin eylemlerinin “ısrarlı” olup olmadığının belirlenmesidir. Yargı mercileri, olayların süreklilik göstermesi ve sistematik nitelik taşıması gerektiğini belirtmekte; ancak uygulamada bu kıstasın ne şekilde somutlaştırılacağına ilişkin belirsizlikler bulunmaktadır. Ayrıca failin mağdurun yakın çevresi olması hâlinde, mağdurun çekincesi nedeniyle şikâyet hakkını kullanmakta tereddüt etmesi sık rastlanan bir durumdur.

Öte yandan, bazı durumlarda failin "ilgilenme" ya da "ilişki kurma arzusu" gibi mazeretlerle savunma yapması, fail-mağdur ilişkisinin sınırlarının yargı önünde tartışmaya açılmasına neden olabilmektedir. Bu durum, mağdurun tekrar örselenmesine yol açabilecek bir yargı pratiği riski doğurmaktadır.


Toplumsal Farkındalık ve Önleyici Politikalar

Israrlı takip suçuna ilişkin cezai yaptırımların artırılması, tek başına yeterli bir çözüm sunmamaktadır. Toplumda bu eylemlerin suç teşkil ettiğine dair farkındalığın artırılması gerekmektedir. Eğitim kurumlarında ve medya aracılığıyla bu konuda sistematik bilinçlendirme çalışmaları yapılmalı; mağdurların kolayca başvuru yapabileceği güvenli ve ulaşılabilir destek hatları kurulmalıdır.

Ayrıca kolluk kuvvetlerinin bu suç tipine ilişkin özel eğitimden geçirilmesi, ilk müdahale sırasında mağdurun korunmasına yönelik tedbirlerin hızlıca uygulanabilmesini sağlayacaktır. Psikolojik destek hizmetleri de mağdurun yeniden toplumsal yaşama dâhil olmasını kolaylaştırıcı bir unsur olarak göz önünde bulundurulmalıdır.

Israrlı Takip Suçu Nasıl Önlenebilir?

Israrlı takip, bireyin mahremiyetini ve psikolojik bütünlüğünü tehdit eden ciddi bir suç tipidir. Türkiye’de bu suçun kanuni çerçeveye alınması, ceza hukuku bakımından önemli bir kazanım olmakla birlikte; uygulamada karşılaşılan sorunlar, konunun yalnızca yasal düzenlemeyle çözülemeyeceğini göstermektedir. Bu bağlamda, ceza avukatlarının sürece dâhil olması, mağdur haklarının korunması ve sürecin etkin yürütülmesi açısından kritik önemdedir. Toplumsal farkındalıkla desteklenmeyen hukuki normların uygulama gücü sınırlı kalacaktır.

Israrlı takip suçunun önlenmesi, yalnızca cezai yaptırımlarla değil; aynı zamanda önleyici, koruyucu ve eğitici bir dizi bütüncül yaklaşımla mümkündür. Bu bağlamda ilk olarak toplumsal farkındalık çalışmaları ön plana çıkmaktadır. Özellikle genç bireylerin dijital dünyadaki sınır ihlalleri ile ilgili bilinçlendirilmesi, sosyal medya aracılığıyla yürütülen takip eylemlerinin suç teşkil ettiği yönünde kamuoyu bilinci oluşturulması gereklidir. Eğitim sisteminde, özel yaşamın dokunulmazlığı ve kişilik hakları bağlamında bireylere davranışsal sınırlar kazandırılmalıdır. Bu tür bir sosyal bilinç, potansiyel failin suç teşkil eden davranışı içselleştirmeden önce durmasına katkı sağlayabilir.

İkinci olarak, kolluk kuvvetlerinin ve yargı mensuplarının ısrarlı takip suçunun dinamiklerine dair özel olarak eğitilmesi önem arz etmektedir. Zira bu suç tipi, çoğunlukla görünmeyen, zamana yayılmış ve delillendirilmesi güç eylemlerden oluştuğu için, geleneksel delil anlayışıyla ele alınması durumunda mağdurun hukuki korunmadan mahrum kalması söz konusu olabilir. Failin eylemlerinin “ısrar” içerdiğini belirlemek için mağdur beyanına, dijital izlere ve tanık ifadelerine duyarlılıkla yaklaşılması gerekir. Bu anlamda adli süreçteki özensizlik, sadece bireysel adaletin ihlali değil, aynı zamanda caydırıcılığın da zayıflamasına yol açar.

Üçüncü olarak, koruma tedbir kararları ısrarlı takibin önlenmesinde hem caydırıcı hem de güvenlik sağlayıcı bir rol oynar. 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun kapsamında verilen uzaklaştırma kararları, faile mağdura yaklaşmama, iletişim kurmama ve konut çevresine gelmeme yükümlülüğü getirir. Bu kararlar, gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülki amir veya kolluk kuvveti aracılığıyla da alınabildiğinden, failin eylemlerine hızlı bir müdahale imkânı sunar. Böylece, potansiyel saldırıların veya şiddet sarmalının önüne geçilebilmektedir.

Ancak koruma tedbir kararlarının etkinliği yalnızca kararın alınmasıyla sınırlı değildir; uygulamada bu kararların denetimi ve ihlal hâlinde yaptırım uygulanması da bir o kadar önemlidir. Ne var ki, kimi durumlarda bu kararlar kağıt üzerinde kalmakta; failler, yasağa rağmen mağdura ulaşmanın yollarını aramaktadır. Bu noktada elektronik kelepçe uygulaması gibi teknolojik denetim araçları, failin mağdura yaklaşmasını fiziki olarak da engelleyebilecek ileri düzey bir tedbir mekanizması olarak devreye girmektedir. Özellikle tekrarlayan vakalarda bu tür uygulamaların yaygınlaştırılması, caydırıcılığı pekiştirecektir.

Mağdur destek mekanizmalarının güçlendirilmesi gereklidir. Israrlı takip mağdurları çoğu zaman psikolojik baskı, korku, utanç ve yalnızlık gibi duygularla mücadele etmektedir. Psikolojik danışmanlık hizmetlerinin ve hukuki destek birimlerinin erişilebilir kılınması, mağdurun yaşadığı ihlali tanımlamasına, belgeleyebilmesine ve korunma talebinde bulunmasına olanak tanır. Dolayısıyla bu suç tipine karşı mücadelede yalnızca hukuki tedbirler değil, aynı zamanda mağdurun güçlendirilmesi ve sosyal destek sistemlerinin kurumsallaştırılması da eşzamanlı olarak yürütülmelidir.

Kaynakça:

Toplumsal cinsiyet temelli şiddet bağlamında ısrarlı takip suçunun tanımı ve örnekleri için bkz. KADEM, “Israrlı Takip Nedir?”, https://kadem.org.tr/israrli-takip-nedir/

Israrlı takip suçunun hukuki niteliği ve unsurları hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Avukat Dr. Tolga Ersoy, “Israrlı Takip Suçu”, https://tolgaersoy.av.tr/hukuki-hizmetler/ceza-hukuku/israrli-takip-sucu.html

Israrlı takip suçunun TCK 123/A kapsamında cezai yaptırımları hakkında ayrıntılı değerlendirme için bkz. Hukuki Haber, “Israrlı Takip Suçu ve Cezası (TCK 123/A - 2025)”, https://www.hukukihaber.net/israrli-takip-sucu-ve-cezasi-tck-123a-2025


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadın Liderlerin Rolü ve Önemi

Uyuşturucunun Psikolojik Etkileri: Zihne Yolculuk

Kişilik ve Genetik: Doğuştan mı Geliyor?