Gözetim Kapitalizmi ve Birey Özerkliği Üzerine Bir İnceleme
Gözetim kapitalizmi, Shoshana Zuboff’un kapsamlı analizleriyle gündeme gelen ve dijital çağın en tartışmalı ekonomik yapılarından biri haline gelen bir kavramdır. Bu yapı, bireylerin dijital ortamda bıraktığı izleri—arama geçmişi, alışveriş tercihleri, sosyal medya etkileşimleri gibi—ekonomik değere dönüştürerek kar elde etmeyi hedefler. Ancak bu ekonomik model, sadece piyasa dinamiklerini değil, aynı zamanda bireylerin mahremiyetini ve karar alma özgürlüğünü de derinden etkileyen bir paradigmayı temsil eder.
Foucault’nun “biyoiktidar” kavramı bu noktada önemli bir kuramsal çerçeve sunar. Devletin ya da kurumların, bireyin bedeni ve yaşamı üzerinde kurduğu iktidar biçimi olarak tanımlanan biyoiktidar, gözetim kapitalizmiyle birlikte dijital düzleme taşınmıştır. Artık bireyin yalnızca bedeni değil, dijital kimliği ve davranış kalıpları da denetlenmekte, şekillendirilmektedir. Bu denetim, açık bir zorlamadan çok, algoritmik yönetişim yoluyla gerçekleşmektedir.
Algoritmik yönetişim, bireyin karşılaştığı bilgileri filtreleyen, önceliklendiren ve anlamlandıran sistemlerin bütününü ifade eder. Bu sistemler sayesinde dijital dünyada bir çeşit “davranışsal norm” inşa edilir. Birey, neye inanacağını, neyi beğeneceğini ya da neyi tüketmesi gerektiğini, büyük ölçüde algoritmaların belirlediği çerçevede şekillendirir. Bu durum, birey özerkliğini yalnızca sınırlamakla kalmaz; aynı zamanda özgürlük kavramını yeniden tanımlamayı zorunlu kılar.
Gözetim kapitalizminin en problematik yönlerinden biri, bireylerin bu süreçte gönüllü katılımcılar haline gelmeleridir. Sosyal medya platformlarında paylaştıkları içerikler, yaptıkları yorumlar, konum bilgileri gibi unsurlar; yalnızca iletişim amaçlı değil, aynı zamanda ekonomik çıkar için kullanılan birer veri kaynağına dönüşmektedir. Bu durum, rızanın gerçekten bilinçli ve özgürce verilmiş olup olmadığını tartışmaya açmaktadır.
Bu bağlamda, gözetim kapitalizmi etik ve hukuki düzenlemeler açısından da ciddi bir boşluk barındırır. Veri toplama süreçlerinin şeffaflığı, bireyin bilgilendirilmiş onamı, algoritmik kararların denetlenebilirliği gibi konular, henüz yeterince çözülmemiştir. Üstelik bu eksiklikler, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de eşitsizliklere yol açabilir; çünkü dijital yoksulluk yaşayan gruplar bu sistemin dayattığı normlara karşı daha savunmasız hale gelir.
Gözetim kapitalizmi yalnızca ekonomik bir model değil; birey özerkliğini, mahremiyetini ve özgürlüğünü tehdit eden bir yapıdır. Bu tehdidin farkında olmak, yalnızca teknolojik okuryazarlıkla değil, aynı zamanda felsefi, hukuki ve etik düzeyde bir bilinç geliştirmeyi gerektirir. Bireyler, dijital dünyada veriye indirgenmiş kimlikler haline gelmemek için, bu yapının dayattığı yönetişim biçimlerine karşı eleştirel bir tavır geliştirmelidir.
Yorumlar
Yorum Gönder